Search Results

Bu sene yayınlanmasını beklediğimiz The Handmaid's Tale'ın 4. sezonunu biraz daha bekleyeceğiz gibi gözüküyor. Pandemiden dolayı bir çok yapım gibi çekimleri ertelenen dizinin yeni sezonu, iyi bir tahminle, 2021 başında ekranlara gelecek diyebiliriz. Kadınların yaşadıkları haksızlıkları ve şiddeti distopik bir toplumun baskıcı yönetimi altında karakterize eden dizi ilk üç sezon hiç düşmeyen temposuyla kitlesini yaratmayı başarmıştı. Elisabeth Moss'un oldukça başarılı bir performansla canlandırdığı June karakterinin başı çektiği hikayede sistem ve karşıtlarının mücadelesini izlemiştik. Henüz izlemeyen ama izleyecek olanların da tadını kaçırmadan bahsedecek olursak 3. sezonda June aslında hikayeyi bitirebilecekken Amerika distopyasında kalmayı seçmiş ve sistemle hesabının henüz bitmediğini o koca gözlerinde görmüştük. Beklenen o ki hikayemiz 4. sezonda sistem ve June'un amansız mücadelesiyle geçecek. June Gilead'da kök salmış bu despot yönetimin dünyasını yerle bir etmeden vazgeçmeyecek.

Kith Vans Vault işbirliği bu sefer de OG Classic Slip-On LX üzerinde hayat buldu. Kith'in 2020 yazı için çıkardığı koleksiyonunda yer alan ceket ve kamp gömleklerinde kullandığı Fas kültürüne ait çini desenleriyle bezenen model "true white" ve "marshmallow" tanımlı renklerle satışa çıkıyor. Dayanıklılığı sağlamak için vulkanize orta taban kullanılan OG Classic Slip-On LX'in bu yeni versiyonu tarz ve konforu bir araya getiriyor. Zamansız tasarımı ile her dönemin tercih edilen ayakkabı siluetlerinden birine sahip model esnek dil ve yastıklı yakasıyla ayağı da kavrayarak rahatlığı da arka plana atmadığını gösteriyor. İşbirliği de ortak markalama ile iç taban üzerine uygulanmış. Fas mimarisiyle özdeşleşmiş "zellige" karolarından yola çıkılarak tasarlanan desenlerin ön plana çıkarıldığı 73 parçadan oluşan Kith yaz 2020 koleksiyonunun tamamlayıcısı olan Kith x Vans Vault OG Classic Slip-On LX bugün raflardaki yerini alıyor.

Kid Cudi ve Kanye West yeni animasyon serileri için tadımlık bir tanıtım filmi yayınlandı. 2018'de ikilinin çıkardıkları albümün kapak tasarımını da yapan Takashi Murakami'nin yönetmenliğini üstlendiği Kids See Ghosts adlı animasyonda Ayı Kanye ve Tilki Kid karakterlerinin macerasını izleyeceğiz. Tahmin edeceğiniz üzere karakterleri de Kanye ve Kid seslendirecek. Henüz daha fazla bilgi paylaşılmayan animasyonun yayın tarihi için net bir tarih paylaşamasak da Kid Cudi Twitter hesabından yaptığı açıklamalara dayanarak yakında diyebiliriz.

NBC'nini 15 Nisan'da yayın hayatına başlayan, çevrimiçi servisi Peacock dizisi Brave New World'den bir tanıtım filmi yayınlandı. Daha önce iki kez beyaz perde uyarlaması çekilen ve en son Ridley Scott'ın masasında olduğu söylentileri çıkan hikaye için bir çok yayın platformu da dizi olarak yayınlamak üzere niyetlenmiş ama bir sonuç çıkmamıştı. İngiliz yazar Aldous Huxley'in "magnum opus"u olarak tanımlanan Brave New World romanından ekranlara uyarlanan hikaye izleyici, 26. yüzyıl Londra'sında, distopik bir geleceğe götürüyor. Tü toplumun eşit ve mutlu olduğu bir ütopyada geçen hikaye kısmen daha az gelişmiş bölgelerde çıkan isyanı konu alıyor. Baskıcı bir yönetim altında, uyuşturucu partileri ile kontrol altında tutulan insanlardan oluşmuş toplumun aydınlanmasını izleyeceğimiz Brave New World 15 Temmuz'da Peacock içeriğine dahil oluyor. Demi Moore, Jessica Brown Findley, Kylie Bunbury, Nina Sosanya gibi isimleri gördüğümüz oyuncu kadrosunda Han Solo: A Star Wars Story'de izlediğimiz Alden Ehrenreich da yer alıyor. Dizinin yaratıcı ekibi ise David Weiner, Grant Morrison ve Brian Taylor'dan oluşuyor.

Pandemi sürecinin karantina günlerinde boş durmayan isimlerden biri de Hayko Cepkin oldu. Gotik rock müziğin ülkemizdeki yegane temsilcilerinden Cepkin'in ilk olarak kişisel Youtube hesabından yayınladığı Karantina Günlüğü adlı albüm tüm dijital platformlarda yerini aldı. Karantina Günlüğü Hayko Cepkin'in, Saklı Nefes albümü ile bizi damarımızdan yakalayan Neyzen Burak Malçok ile tekrar yorumladığı, 22 eski bestesinden oluşuyor. Samimi ve naif kişiliğini anıtsal müziği ile bizlere sunmayı başarmış Hayko Cepkin için oldukça zor bir seçim sürecine sahip olduğunu tahmin ettiğimiz bu derleme aynı zamanda arşiv niteliğine de bürünmüş. Komşuları rahatsız etmemek için masa altına girip seslendirdiği ve kendi evinde kaydettiği 2005 tarihli ilk solo albümü Sakin Olmam Lazım ile hayatımıza giren Cepkin yeni albümüyle bu topraklarda yeşermiş tüm müzik türlerine hakimiyetini, günümüze ait bir tonda, süzgecinde elediği bir harman olarak bizlere sunmayı yine başarıyor.

Yeni Batman olarak adı açıklandığından beri çok tartışılan ve büyük kısmın pek de içine sinmeyen Robert Pattinson ve Johnny Depp'i başrolünde izleyeceğimiz Waiting for the Barbarians'dan tanıtım filmi geldi. İmparatorluk tarafından sınır bölgesine, büyük bir saldırıya hazırlanan barbarları bastırması için, gönderilen Albay Joll'ün hikayesi 1980 tarihli J.M. Coetzee romanında ekranlara uyarlanmış bir film. Ekranlar diyoruz çünkü film Ağustos ayında dijital ortamlarda gösterime girecek. Kendi dilinde çektiği Birds Of Passage ve The Wind Journeys ile adından bahsettirmeyi başaran Kolombiya'lı yönetmen Ciro Guerra'nın ilk İngilizce uzun metrajı olan filmin senaryosu romanın da yazarı Coetzee'nin kaleminden çıkmış. Albay Joll rolünde izlediğimiz Depp ve Mandel adlı karaktere hayat veren Pattinson'a eşlik eden isimlerin başında Dunkirk, Bridge Of Spies ve The Gunman gibi filmleri de performansıyla güzelleştiren deneyimli isim Mark Rylance görüyoruz.

Müzisyen ve aktivist Yusuf İslam a.k.a Cat Stevens'ın 1970'lerde yazdığı şarkısı Where Do The Children Play için Chris Hopewell'in Black Dog Films'inden yeni bir stop-motion video geldi. Parça Yusuf İslam'ın "Cat Stevens" yıllarında çıkardığı 4. stüdyo albümü olan Tea For The Tllerman albümünde yer alıyordu. Zamansız şarkılardan biri olan Where Do The Children Play 2017 yılında Garbage tarafından Birleşmiş Milletler'in destek fonlarını için kaydedilen Music To Inspire: Artists UNited Against Human Trafficking albümü için yorumlanmıştı. Black Dog Films daha önce de Radiohead'in Burn The Witch parçası için benzer bir video hazırlamıştı.

New York merkezli Staple Design Studio yine farklı bir işe imza atmış. Puma'nın köklerinden ilham alan spor koleksiyonlarını New York'un sokak kültürüyle harmanlayan Staple Design Suede silüetine sıradışı bir görünüm katmış. Bu yeni Suede ile Jeff Staple ve stüdyosu 2013 ve 2016'daki Suede yorumlarına da bir yenisi eklemiş oluyor. Beyaz, gri ve siyah versiyonlarda üretilen model pembemsi bir turuncu tonuna sahip deri yüzey ile zenginleştirilmiş. Staple x Suede Pigeon adlı modelin markalaması ise dilde ve topuk kısmında uygulanmış. Dil etiketine her iki markanın da isimleri yazılırken sıçrayan Puma logosu topuğun arka yüzüne yerleştirilmiş. Staple Design'ın güvercini ise ayakkabın yan yüzeyinde topuğa doğru konumlandırılmış. İşbirliği aynı zamanda ayakkabının dış yan yüzeyindeki Puma Pigeon metni ile de vurgulanmış.

Geçtiğimiz aylarda bir solo albüm hazırlığında olduğunu duyuran Sigur Rós'un öncü ismi Jónsi'den, 10 yıllık bir aradan sonra, bir solo albüm daha geliyor. 2010 tarihli Go solo albümünü çıkaran Jónsi'nin ekimde çıkaracağı albümün adı Shiver. Daha önce albümde yer alan Exhale teklisini dinlediğimiz Shiver'daki bazı şarkıların geçmişi ise 15 yıl öncesine dayanıyor. Albümün sürprizi ise Elizabeth Davidson Fraser. Massive Attack Mezzanine albümündeki şarkılara da eşlik eden Cocteau Twins grubunun solisti Shiver'a da destek olmuş. Jónsi, Krunk etiketiyle çıkacak, 11 şarkıdan oluşan albümün duyurusunu yaparken klibiyle birlikte bir de tekli paylaştı. Swill adlı parçanın videosunu Barnaby Roper ve Pandagunda birlikte hazırlamış. Son olarak albümün ön siparişe açıldığını da belirtelim. Swill'i dinlerken "muhteşem, hemen almalıyım, benim olmalı" gibi bir ruh haline girerseniz ya da siz de Jónsi'nin müziğine kayıtsız kalamayanlardansanız albümünüz bu bağlantıdan ayırtabilirsiniz.

Geçen yılki Gel Kayano 5 ve bu sene başındaki Gel Nando 360 işbirliklerinin ardından GmbH ve Asics bir kez daha işbirliğine gitti. Gel Nando 360 üzerinden gerçekleştirilen ortaklık modelin "white" ve "skylight" renklerinde makyajlanması olarak da tanımlanabilir. Haki-pembe ve siyah-haki tonlarında şubat ayında çıkarılan versiyonların aksine monokromatik bir renk kartelasıyla aileye katılan ikili sene başındaki takip koleksiyonu dedikoduları da doğrulamış oldu. Modelin topuğuna yerleştirilmiş GmbH logosunun ayakkabıya bambaşka bir tat kattığını da belirtelim. foto: GmbH

İlk kez geçtiğimiz yıl Cannes'da gösterilen The Silencing'in tanıtım filmi, bir yıl aradan sonra, yayınlandı. Game Of Thrones'da sevdikleri için yapmayacağı şey olmayan ve her türlü zorlukla başa çıkabilen Jaime Lannister karakteriyle izlediğimiz Coster Waldau'yu başrolde gördüğümüz The Silencing emekliye ayrılmış bir ödül avcısını anlatıyor. Filmde uzun yıllar sonra bir seri katil tekrar ortaya çıkıyor. Kahramanımız olan ödül avcısı da, kasabanın şerifini de yanına alarak, 5 yıl önce kızını kaçırdığından şüphelendiği katilin peşine düşüyor. Vahşi doğa şartlarında iz sürmeye dönen hikaye bir kaç-kovala senaryosuyla beyaz perdeye yansıyor. Filmde Coster Waldau'ya Peaky Blinders'da Thomas Shelby'nin unutamadığı aşkı Grace rolüyle izlediğimiz Annabelle Wallis eşlik ediyor. Filmin yönetmenliğini de Injury Time kısa filmi ve ilk uzun metrajı D'ardennen ile tanıdığımız Robin Pront yapıyor.

Bizi her seferinde daha fazla şaşırtan ve her yeni tabloda "bu kadarı da olamaz" dediğimiz hiperrealist resmin temsilcilerinden Calida Garcia Rawles bu seferde tablolarının kahramanı olarak "su"yu seçmiş. Rawles, suyun kıpırtısı, ışıltısı, yarattığı kırılmaları incelemeye daldığımız tablolarında hafifleme, özgür kalma gibi kavramlar etrafında dolaşıyor. Bizi günlük rutinlerimizden koparan çalışma bünyemizi dalgalara bırakmamızı sağlıyor. Işık yansımalarının büyüleyici parıltısı arasında, ağırlıklarımızı atıp, hafiflemiş şekilde sürüklenmemizi sağlayan Rawles'ın gerçekçiliği, vermiş olduğu uzanıp elimizi suya sokma hissiyle, bizleri ferahlatmayı başarıyor.

Uzun zamandır DC Comics'in yarattığı evrende bazı değişikliklere gideceği ve evreni genişletmek istediği konuşulanlar arasındaydı. Warner Bros. filmleri ile Arrowverse dizilerindeki evrenleri bir araya getirmek üzerine kurgulanan plan ilk meyvesini de Crisis On Infinite Earth'de vermişti ve Ezra Miller'ın Flash'ı konuk oyuncu olarak dizide yer almıştı. Film ve diziler arasında geçişler göreceğimiz bu yeni dönemin en büyük sürprizlerinden birinin de Michael Keaton'ı tekrar Batman olarak görebilmek olduğunu söyleyelim. Tim Burton'ın iki Batman'inde Bruce Wayne olarak izlediğimiz Keaton'ın The Flash'da yer alacağı da söylentiler arasında. Konuşulanlar bununla da kalmıyor. Anlaşılan o ki, Warner Bros. yönetimi Keaton'ın Batman'i sadece The Flash ile kalsın istemiyor. Keaton cephesinden gelen haberlere göre de aktör bu fikri oldukça sıcak bakıyor. Bize "e hadi umarım" demek kalıyor.

ESPN, pandemiden dolayı bu sene çevrimiçi olarak düzenlediği, ESPY Ödül töreninde Kobe Bryant ve kızı Gigi anısına düzenlediği bir videoya da yer verdi. Basketbolun yanı sıra Los Angeles'a da damgasını vurmuş ve şehrin ikonlarından biri haline gelen Kobe için düzenlenen videonun seslendirmesini ise şehrin bir diğer ikonu, damardan Lakerslı Snoop Dogg yaptı. Rapçinin yazdığı ve seslendirdiği sözler eşliğinde Kobe'nin okul yıllarından başlayan video basketbolcunun unutulmaz anlarında kaydedilmiş görüntülerin bir kolajı olarak hazırlanmış. Aklımıza kazınmış görüntülerin Los Angeles'ın sokak duvarlarına yansımasını da aktaran bu anma videosu bir efsanenin de kısa bir özeti adeta. (Bir şehri tanımak istiyorsunuz duvar resimlerine bakmamız gerektiğini bir kez daha kanıtlayan bir iş çıkmış ortaya.) Lafı uzatmadan sizi video ile başbaşa bırakalım ama mendilleri de hazırlamayı unutmayın....

Talking Heads'in kurucusu David Bryne'ın albümü ile aynı ismi taşıyan ve Broadway'de gösterilen müzikali Amerikan Utopia'nın HBO'da yayınlanacağı haberinin ardından karşı bir hamle de Disney +'tan geldi. Spike Lee imzalı Amerikan Utopia'nın Disney +'taki rakibi, yine bir Broadway müzikali olan, Hamilton oldu. Bu satırlarda sıkça belirttiğimiz üzere, yapımcılar çevrimiçi yayın kanallarındaki tüketimi karşılayabilmek ve içerikleri sürekli güncel tutabilmek adına toplumda karşılığı olan yapımları ısıtıp ısıtıp masaya koyma kolaycılığına sıkça başvurur oldular. "Bu bir kolaycılık mıdır?" tartışılır ama konu bir müzikal olunca -ki çoğu insanın ulaşamadığı bir müzikal- bunun ekranlara geliyor olması tüm bu tartışmaları da bir kenara koymamıza sebep olabilir. Bu düşünce selini bir kenara bırakıp tekrar haberimize dönersek, Broadway tiyatrosunda üstünlüğe verilen ve bilindik adıyla Tony Ödüllü Hamilton Müzikali 3 Temmuz'da Disney + kütüphanesinde yerini alacak. İçerikte yer alacak olan müzikal oyunun Richard Rogers Tiyatrosu'nda Lin Manuel Miranda'nın sahneye koyduğu bir gösterim olacak. Biyografi yazarlığı ile bilinen Pulitzer ödüllü Ronald Chernow'un Alexander Hamilton romanından uyarlanan müzikal izleyiciye Amerikanın kuruluşunu hiphop müzikle aktarıyor. HBO ile başlayan ve Disney + hamlesiyle karşılanan müzikal içerik savaşının Apple Tv+, Amazon Prime ve Netflix'teki yansımaları nasıl olacak önümüzdeki günlerde göreceğiz ve olasıdır ki çok da beklemeyeceğiz.

Uzak doğu sinemasını sevenlerin kayıtsız kalamayacağı yönetmenlerden biri olan Kiyoshi Kurosawa'nın yeni filmi Wife of a Spy'dan bir tanıtım filmi yayınlandı. Seyirciyi İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesine götüren Wife of a Spy eşini Kobe'de bırakıp Mançurya'ya giden bir tüccarın başına gelenleri anlatıyor. Filmde, gittiği yerde barbarca bir eyleme şahit olan ve bu olayı aydınlatmaya çalışırken eşi hakkında yalan yanlış duyumlar alan Yusaku Fukuhara'nın içine girdiği kıskanç ruh haliyle iyice karışan hayatına tanık oluyoruz. Senaryosunu Kurosawa'nın Ryusuke Hamaguchi ile birlikte yazdığı filmin başrolünde ise Yu Aoi ve Kazuo Takahashi yer alıyor. Filmin yapım şirketi ise Ghibli Studio'nun Aya to Majo'sunun da yapımcısı olan NHK'nın yan kuruluşu Nep. Wife of a Spy'ın gösterim tarihi ise pandemi sürecinden dolayı belirsizliğini koruyor. İlk paylaşılan tarih 16 Ekim olarak açıklanmış olsa da bu yeni süreçte yapımcılardan henüz bir güncelleme gelmiş değil. Belirsizliğini koruyan bir diğer konu da To the End of the World'de olduğu gibi Kurosawa'nın dünyanın dört bir yanındaki festivallerde filmini gösterip göstermeyeceği. Filmin ağzımıza bal çalan 35 saniyelik ilk tanıtımı hemen burada.

Isaac Asimov'un, 7 kitaptan oluşan, ödüllü bilim kurgu serisi Foundation Apple TV+ içeriğine dahil oluyor. İlk tanıtım filmi yayınlanan dizi 10 bölümden oluşacak. Destansı bir anlatıma sahip olacak Foundation çökmek üzere olan galaktik imparatorluktaki bir grubun insanlığı kurtarmak ve medeniyeti tekrar inşa etmek için ortaya koydukları mücadeleyi anlatıyor. Matematikçi Hari Seldon önderliğindeki bir sürgün grubuna odaklanan dizinin yaratıcı ekibi ise bilim kurgu yapımların önde gelen iki ismi David S. Goyer ve Josh Friedman. Foundation'ın oyuncu kadrosu da bir o bu kadar değerli. Kadronun başında, en son Chernobyl'de izlediğimiz, Mad Men ve The Curious Case of Benjamin Button'a da imzasını atmış, Jared Harris göze çarpıyor. Harris dizide Hari Seldon karakterine hayat veriyor. Dizideki bir diğer önemli isim de, Pushing Daisies performansı sonrası, kariyer basamaklarını hızla tırmanan Lee Pace. Oyuncu galaktik imparatorluğun başındaki isim Brother Day'i canlandırıyor. Star Wars serisine de ilham kaynadığı olduğu bilinen Asimov'un Foundation'ını ekrana uyarlayan David S Groyer'in girizgahıyla hazırlanan tanıtım filmi hemen aşağıda... Dizinin yayınlanma tarihi ise pandemi sürecinden dolayı çekimlere ara verildiği için belirsizliğini koruyor.

Into The Wild bir nesili "sistem dışı bir hayat neden olmasın?" sorusuyla kredi ve kimlik kartlarını yakmanın eşiğine getirmiş ve içimizde parlayan bu kıvılcım, sonrasında içilen bira ve rakılarla sönmüştü. Bizleri bir anda gaza getiren o güzel film, Sean Penn yönetmenliğinde beyaz perdeye uyarlanmış ve seyirciyi gezgin Christopher McCandless'in gerçek hikayesiyle buluşturmuştu. McCandless'in Alaska ormanlarındaki gezisinin son döneminde barınak olarak kullandığı ve maceraperestlerin ikonu haline gelen otobüs, güvenlik gerekçeleriyle, bulunduğu yerden taşındı. Karar geçtiğimiz sene Belaruslu bir gezginin hayatını kaybetmesi ve yollarını kaybeden beş İtalyan için düzenlenen kurtarma operasyonu sonrası alındı. Kararın alınmasındaki sebepler arasında otobüsün doğa şartlarına dayanamayıp her geçen gün daha da kötü bir hale bürünmesi, can kayıpları, tehlikeli ve maliyetli operasyonlar gösterildi. Yetkililer bölgeye gelen gezginleri Alaska'nın vahşi doğasından güvenli bir şekilde zevk almaya teşvik ederken, otobüsün popüler hayal gücü üzerindeki etkisini de anladıklarını ama güvenlik için bu kararı almak zorunda olduklarını da belirttiler. Cep telefonlarının o bölgede çekmemesi ve tahmin edilemeyen hava hareketleri de kararın ana etkenleri arasında gösterildi. Christopher McCandless tüm hayatını geride bırakıp, 1992 yılında Alexander Supertramp adıyla gezisine başlamıştı. Gezisi hakkında bilgileri günlüğünden öğrendiğimiz Supertramp Teklenika Nehri'nin eriyen karlarla yükselmesi sonucu geri dönememiş ve aylarca otobüsünün içinde barınmıştı. Yanında pusula ve harita bulunmayan Supertramp bulduğu meyve ve bitki kökleri ile beslenmeye çalıştı. Nehri geçme denemelerinden birinde yaralandı. Başka gezginler bulur umuduyla çevreye notlar bıraktı. Bu notlardan birinde "Dikkat muhtemel ziyaretçiler. S.O.S. Yardımınıza ihtiyacım var. Yaralıyım, ölmek üzereyim ve buradan çıkmak için yeterince gücüm kalmadı. Tek başımayım ve bu bir şaka değil. Tanrı aşkına, beni kurtarın. Yakınlarda meyve topluyorum ve bu akşam dönmeliyim. Teşekkür ederim, Chris McCandless. Ağustos?" yazıyordu. Alexander Supertramp zehirlenerek hayata gözlerini yummuştu. Supertramp'in günlüğündeki son not ise "Harikulade böğürtlenler" oldu. Not: Yazının son kısmında McCandless'tan Supertramp olarka bahsedilmesi ise kendisinin önceki hayatından kopup yarattığı yeni bir kişi olmasından dolayıdır. O Supertramp olarak hayatına devam etti, biz de Supertramp olarak tanıdık.

Nike çok dikkat çekecek bir modelini daha daha sunmaya hazırlanıyor. MX 720-818 siluetinin bir yorumu olan model 720 taban ünitesiyle tamamlanan degrade bir orta taban üzerine inşa edilmiş. 720-818 "Worlwide" adını alan bu yeni üye ailesinin fütüristik görünümünü sürdürürken klasik tarza yenilikçi bir görünüm katıyor. "Worlwide" beyaz-siyah-mavi öfke- volt olarak adlandırılan renk harmonisiyle sunuluyor. Ayak içindeki dünya yaması ve dildeki "worldwide" yazısıyla dikkatimizi tabanından üst kısımlarına doğru çeken model dil ve topuktaki çekme tırnaklarıyla tamamlanmış. Modelin ülkemize ne zaman geleceği belirsizliğini koruyor. Ailede yer alan ve uzay giysilerinden ilhamla alan malzemelerle üretilen "Shattered Backboard" versiyonunu ise Nike Mağazaları ve Wunder'de bulabilirsiniz.

İngiliz şair Diana Wynne Jones'un 2011 tarihli Earwig And The Witch'in uyarlaması olacak ve Goro Miyazaki'nin yönetmenliğini üstlendiği animasyon Aya To Majo'dan ilk görseller paylaşıldı. Yetimhane büyüyen ve bir cadı tarafından evlat edinilen Aya'nın hikayesini izleyeceğimiz film gelenekleri konusunda katılığı ile tanıdığımız Ghibli Studio için de bir ilki barındırıyor. Ghibli ilk kez bir yapımda 3D3G kullanıyor. Bu yaklaşım "stüdyonun yeni filmlerinde devam ettirilecek mi, baba Miyazaki'nin bu konudaki fikri nedir?" gibi soruları da beraberinde getiriyor. 3D3G tercihinde Goro Miyazaki ve babası arasında neler geçti bilmesek de farklı bir yaklaşıma sahip bir Ghibli yapımı izleyecek olmak bizleri heyecanlandırıyor. Tüm bu soru işaretlerinin yanında projenin ilk planlamasının Hayao Miyazaki tarafından yapıldığını da belirtelim. Film için henüz bir tarih duymuş değiliz. Japonya ulusal kanallarından NHK'nın yan kuruluşlarından biri olan NEP ve Ghibli ortak yapımı olan Aya To Majo'nun kış aylarında ekrana gelmesi bekleniyor. Beyaz perde kısmı ise bilinmezliğini koruyor.